Bilim dünyasının konuştuğu Türk! Keşfi, büyük heyecan yarattı… “Çığır açıcı”

Genç Türk fizikçinin bu çalışması prestijli akademik yayınlarda “çığır açan bir keşif” olarak lanse edilmeye başlanırken, keşfin Dünya’daki yaşamın başlangıcından uzaydaki yaşama kadar pek çok gizeme ışık tutması bekleniyor.

Fransız kimyager Louis Pasteur, 1848 yılında, yaşam için gerekli olan bazı moleküllerin, tıpkı sol ve sağ elde olduğu gibi, birbirinin “ayna şekillerinde” bulunmasıyla ilgili olarak “homokralite” kavramını ortaya atmıştır, ancak bu özelliğin kaynağı o değildi. 175 yıldır yapılan araştırmalara rağmen anlaşıldı.

Science Advances’te makaleleri yayınlanan baş yazar Öztürk ve ekibi keşifle birlikte, RNA öncü moleküllerini manyetik mineraller üzerinde kristalleştirerek RNA’nın yapı taşlarını sadece sağa veya sola bükülen bir sarmal halinde elde etmeyi başardılar.

Nobel ödüllü biyokimyacı Jack Szostak, Öztürk ve ekibinin çalışmalarını şöyle anlattı: “Bu gerçekten çığır açan bir keşif. Homokirallik en başından beri yaşam için gerekliydi ve bu yeni keşif bu soruna çok büyük bir mantık sunuyor”. olarak yorumlandı.

Doğa bilimleri alanında hala cevaplanması gereken 125 sorudan birinin, genç Türk bilim adamının hayatın kökeni konusundaki deneyleriyle cevaplanmış olabileceği ihtimaline odaklanıyor.

AA-20230622-31492994-31492987-HARVARDDAKI_DAHI_TURK_FIZIKCININ_KESFINE_NOBEL_ODULLU_BILIM_INSANANLARDAN_CIGIR_ACICI_OVGUS

BİLİMİN HANGİ CEVAPLARINI ARADIĞI EN BÜYÜK SIRLARDAN BİRİDİR

Bilkent Fen Fakültesi Fizik Bölümü mezunu ve Harvard Üniversitesi’nde doktora programını tamamlayan Furkan Öztürk, soruları yanıtladı.

Doktorasının ilk iki yılında farklı bir konuda çalıştığını ancak daha sonra konu ve doktora danışmanı değiştirdiğini anlatan Öztürk, erken yaşta yaklaşık 2,5 yıl çalıştığını söyledi.

Dünya’da yaşamın nasıl ortaya çıktığı ve ilk canlı hücrelerin nasıl oluştuğu bilimin cevabını aradığı en büyük gizemler arasında yer aldığına işaret eden Öztürk, “Yaklaşık 4 milyar yıl önce, güneş sisteminin ve Dünyamızın oluşumundan yaklaşık 500 milyon yıl sonra, Dünya’da yaşamın ilk izlerini görmeye başladık. Hadi başlayalım. Peki yaşam nasıl oluştu, hangi kimyasal ve fiziksel süreçler yaşamı tetiklemiş olabilir? Doktora çalışmamda bu sorulara açıklık getirebilecek deneysel çalışmalar yaptım.” dedi.

En prestijli bilim dergilerinden biri olan Science’ta yayınlanan bir makalesinde “çığır açan keşif” başlığıyla duyurulan bir dizi makalenin ilk yazarı olan Türk fizikçi Furkan Öztürk, “Araştırmam, bilimin kökenine ilişkin önemli ama belirsiz bir sorunla ilgili. Hayat Bu sorunun adı homokirallik yani hayatı oluşturan moleküller Sağ veya sol el bildiğimiz hayatın bir özelliğidir dedi.

Yaşamın kökeni araştırmalarında homokiralitenin büyük bir sorun olduğuna işaret eden Öztürk, Science dergisinin 2005 sayısında bu sorunu doğa bilimlerindeki en büyük 125 sorun arasında sıraladığını söyledi.

MANYETİK YÜZEYLER HAYATIN KÖKENİNDE ROL OYNUYOR

Öztürk, yaptıkları deneylerle homokiraliteye yol açan fiziksel etkileşimin ne olabileceğini gösterdiklerini belirterek, şöyle devam etti:

“Aradığımız şey, kiral simetriyi, yani ayna simetrisini kırabilecek fiziksel bir etkileşimdi. Yaptığımız araştırmalar, doğada bol miktarda bulunan manyetik minerallerin, bir anlamda doğal olarak oluşan manyetik özelliklere sahip taşların, bu simetrinin bozulmasına neden olabileceğini ortaya koydu. Deneylerimiz manyetik yüzeylerin kiral moleküllerle çok karmaşık olduğunu göstermiştir.” “Yaşamın kökeni” sorunu bir bilmece gibidir ve sonuçlarımız bu büyük bulmacanın önemli bir bölümünü çözme yolunda ciddi bir adımdır. Duvarı aştık ve bunun devam edeceğini düşünüyorum.”

BU BİLGİLER, BU DÜNYA HAYATINDAN ARAYANLARA AYDINLATILACAKTIR.

Öztürk, keşfinin Science ve Nature gibi dergilerin yayınlarında yer aldığını ve büyük heyecan uyandırdığını söyledi:

“Bu keşifle hayatın kökenine dair çok önemli bir gizeme ışık tutmuş oluyoruz.” Direk bir kanıt yok. Biz aslında hayatın kökeninin çok büyük bir bölümünü işimizle değiştirdik. Onun etrafında başka hangi bilgilerin şekilleneceğini henüz bilmiyoruz. Ama eminim ki bu keşif, daha fazla soruyu yanıtlamamızı ve yaşamın kökeni hakkında ilginç ipuçları vermemizi sağlayacaktır. Belki de diğer gezegenlerdeki olası yaşam formları hakkında bilgi verecektir. Dolayısıyla, Dünya’da yaşamın nasıl oluştuğunu tam olarak anlarsak, yaşamın ortaya çıkabileceği koşullar hakkında daha fazla fikir sahibi oluruz. Bu bilgi, Dünya’nın ötesinde yaşam arayışında bize rehberlik edebilir. Dünyadaki yaşamı anlamak, Dünya dışındaki başka bir yaşam biçimini keşfetmemize de yardımcı olabilir. Kesin olarak söylemek zor ama bu mümkün.”

“BENİM HAYALİM LABORATUVARDA PROTOSELLER YARATMAK”

Buluşunun gelecekte bilim dünyasına nasıl kapılar açacağı sorulduğunda Öztürk, “Elbette bu keşfin bizi laboratuvar ortamında canlılık yaratabileceğimiz noktaya taşıyacağını düşünüyorum. Laboratuvar ortamında yaşamın başlangıcındaki koşullar ve yaşamın nasıl oluştuğunu kendi gözlerimle görüyorum.” dedi.

Hayatın temel özelliklerini sergileyen ve canlı diyebileceğimiz en temel yapılar olan “proto-hücreleri” yaratmayı hedeflediğini ifade eden Öztürk, şunları kaydetti:

“Mineraller, karbon bazlı moleküller gibi hiçbir canlılık belirtisi göstermeyen şeylerden canlılık gösteren ata hücrelerin oluşumundan bahsediyorum. Yani yaşamın temel özelliklerini gösteren bir şeyden. Kendini çoğaltıp gösterebiliyor. metabolik aktivite, çevresiyle temas halindedir, belki de “Protohücrelerden bahsediyorum, bir hücre zarında izole edilmiş, RNA tabanlı bir genetik koda sahip olan ve basit metabolik faaliyetler gösterebilen protohücreler. Benim hayalim onları yaratmaktır».

DNA ÇÖZÜLDÜĞÜNDEN BU YANA EN BÜYÜK SIR MI ÇÖZÜLDÜ?

“DNA’nın keşfinden bu yana en büyük yaşam keşfiniz mi?” sorusuna Öztürk, “Söyleyemem. Bilim adamları takdir edeceklerdir. Böyle şeyler söylemek için henüz çok erken. erken yaşam araştırmalarındaki en büyük sorunlardan biri. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim.” ifadesini kullandı.

“İyi ki 93 yaşına kadar yaşadım ve bu sorunun çözümünü gördüm”

Furkan Öztürk, Harvard ve birçok üniversiteden akademisyenlerin kendisini arayarak tebrik ettiğini söyledi.

Öztürk, Harvard’da yaptığı bir konuşmayı, Türkiye’de artık biyoloji ders kitaplarında yer alan ve DNA’nın nasıl kopyalandığını bulan 93 yaşındaki ünlü moleküler biyolog Matthew Meselson’un izlediğini belirterek, “İyi ki bu zamana kadar yaşadım” dedi. 93 yaşındayım. Sonunda bu sorun çözüldü. Çözümü gördüm.” Yorum yaptığını söyledi.

Çalışmalarının devam edeceğini ifade eden Öztürk, şunları söyledi:

“Birlikte çalıştığımız diğer bilim insanları ve bu sorunu çözdüğümüze inanıyorum. Bu çok heyecan verici ama yeterli değil. Bu deneylerin başka araştırmacılar tarafından da bağımsız olarak test edilmesi gerekiyor. Yeni veriler ışığında tekrar tekrar değerlendirilmesi gerekiyor. ” Bilimlerdeki büyük atılımlar her şeyden önce coşku yaratır. Ancak keşifler, kurulmak için zamanın testine dayanmak zorundadır. Dürüst bilim adamları olarak, titizlikle çalışmak ve çok test etmek gibi bir görevimiz var. Bu aşamaları da aşacağımızı düşünüyorum.”

“DOĞANIN EN BÜYÜK SIRLARINDAN BİRİNİ OLUŞTURAN ÇADIR FURKAN DAHİSİ SAYESİNDE YIKILDI”

Bilkent Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Üyesi Prof. Dr. Tayfun Özçelik, Furkan Öztürk’ün keşfine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada şu değerlendirmede bulundu:

“Bilkent Fen Fakültesi olarak çok gururluyuz. Mezunumuz Furkan Öztürk, doğa bilimlerinin en temel sorularından biri olan yaşamın moleküler düzeyde nasıl başladığını anlatarak eşsiz bir başarıya imza attı. Furkan Öztürk’ü şimdi en saygın bilim çevreleri alkışlıyor. inorganik moleküllerin organik moleküllere dönüşümü.” Şimdi RNA’nın sürecini ve ardından biyolojinin başlangıcını anlıyoruz. Milyarlarca yıl önce önce RNA’nın sonra da DNA moleküllerinin oluşum sürecini anlıyoruz. Doğanın en büyük sırlarından birini örten perde, Furkan’ın dehası sayesinde ortaya çıktı.”

Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Seymur Jahangirov, Öztürk’ün çalışmasının canlıların oluşumunda neden sadece tek tip molekül kullanıldığını açıklığa kavuşturduğuna dikkat çekti.

“Önerilen mekanizmanın hem teorik hem de deneysel temeli var.” Jahangirov şöyle diyor: “Üstelik bu çalışma, fizik, kimya, biyoloji ve jeoloji gibi birçok farklı disiplinde son yıllarda elde edilen yeni bilgiler birleştirilerek yürütüldü ve önde gelen bilim adamları tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı. Bunlardan biri, kendisini ana konusu olan fizikle sınırlıyor ama arkeoloji, organik kimya, tarih, müzik gibi birçok farklı alanla ilgileniyor ve kendini sürekli geliştiriyor.(AA) ifadesini kullandı.

ANA SAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Gökyüzünde görülen cisimler merak uyandırdı!  sebep ortaya çıktıGökyüzünde görülen cisimler merak uyandırdı! sebep ortaya çıktı
Kayıp denizaltıdakiler için umutlar tükeniyor!  Açıklama burada...Kayıp denizaltıdakiler için umutlar tükeniyor! Açıklama burada…
Hava sahasına izinsiz giren uçağı düşürdüler!Hava sahasına izinsiz giren uçağı düşürdüler!

Yoruma kapalı.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmekMesajları Oku

Gizlilik ve Çerez Politikası
Bebek Bakıcısı
uaeupdates.com deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu seo paket casibom