TİP, 1. İşçi Kongresi’ni İstanbul Şişli semtindeki Cemil Candaş Kültür Merkezi’nde düzenledi. Çok sayıda işçinin sorun ve taleplerinin dile getirildiği kongrenin kapanış konuşmasını TİP Başkanı Erkan Baş yaptı.
Baş, “Saray rejimi dediğimiz Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti esas itibarıyla işçi düşmanlığına dayanmaktadır” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşçileri ezin, işçileri sömürün, işçileri daha çok çalıştırıp daha azını kabul edin; Böylece patronları zenginleştirmek için kurulan sistemin devamlılığı ve mücadelesi Türkiye’de devam ediyor. Sıkıntılı iş arkadaşları bilince bir şeyler getiriyor. Gece gündüz siyaset alanına baktığımızda yerlicilik, milliyetçilik yazıyorlar ama Türkiye’de milyonlarca işçiyi patronlara sunup ucuz emek olarak satarken patron yerli mi yabancı mı? bakma. Bizi yerli ve yabancı ustalara en düşük fiyata nasıl satarız diye düşünen bir hükümetle karşı karşıyayız. Bu hükümetin 22 yıldır ayakta kalmasının temel nedeni budur. Onu bilinçlendirelim. Bu kadar kötü bir hükümet, bu kadar berbat bir hükümet nasıl ayakta kalabiliyor ki bu hükümet bir şeyler başarsın? Bu, en düşük fiyata işçi çalıştırabilen hükümettir. En uzun süre işçi çalıştırabilen hükümet budur. Bu, işçilerin ellerindekini alırken onları susturmayı başaran hükümettir. Dolayısıyla Amerikalı, Avrupalı, Ürdünlü, Yemenli, Arap, Türk dahil her lider bu hükümetten memnun. Bu hükümetten memnun olmayan yalnızca biziz. İşçiler ve işçiler var. Nasıl ki 12 Eylül işçi sınıfına karşı bir darbeyse, bu hükümet de o darbenin işçi sınıfına açtığı yolu izleyen bir lider hükümettir.
“TÜRKİYE’Yİ BU İktidarın Elinden Kurtarabilecek TEK GÜÇ VARDIR VE İŞÇİ SINIFIDIR”
Yıllardır bu iktidarın kötülüklerini çeşitli açılardan gören insanlar artık bu iktidardan kurtulmak için çareler arıyorlar. 22 yıldır insanların bu iktidardan kurtulmak için nasıl çözüm aradığını hep birlikte hatırlayalım. “Ah, AKP kötü, bizi buradan askerler kurtaracak” dediler. Türkiye’de “Laikliğin teminatı ordudur” diye bir anlaşma var mıydı? O laikliğin garantisinin orduda olduğunu gördüler; Mezhepler ve cemaatler birbirleriyle savaşır. 15 Temmuz’da gördüğümüz fotoğraf bu. ‘Tamam bu hükümet kötü ama bizi bu iktidardan yargı kurtaracak’ dediler. Merak etmeyin bu ülkede Anayasa Mahkemesi var. Eğer çizgiyi aşarsa, çizgiyi çizin.’ Yargı da ele geçirildi, onlar da gitti. ‘Kılıçdaroğlu kurtaracak’ dediler. Baykal dayanamadı ama Kılıçdaroğlu onu kurtardı. Bu da olmadı. Mesela “Avrupa Birliği bizi bu iktidardan kurtarır” diye düşünüp propagandasını yapanlar oldu. “Keşke ABD bizi bu hükümetten kurtarsa” diye düşünenler vardı. Saymak bile istemiyorum. Hatta bu hükümetin kötü olduğunu düşünenler arasında bizi bu iktidardan kurtaracak büyük bir güç, bir dış güç, bir kahraman arayanlar da vardı. Ancak kısaca söylemek gerekirse Türkiye’yi bu iktidardan kurtarabilecek tek güç vardır. Bu da Türkiye’nin işçi sınıfıdır. Onlar Türkiye’nin işçileridir. Bu toplantı bu gerçeği göstermesi açısından çok önemli.
“İŞÇİ SINIFINA KARŞI DAĞ HAZIRLADILAR”
Bugün buradan daha büyük bir azim ve daha büyük bir heyecanla başlayacağız. Bunu hiç tartışmayacağım. Türkiye İşçi Partisi’ni kurmaya karar verdiğimizde çok eleştiri aldık. Zaten herkes benim deli olduğumu düşünüyordu ama en çok duyduğumuz şeylerden biri şuydu: “Ah, bu işçi sınıfına ait bir şey olamaz.” Bu işçilere güvenmeyin. İşçiler iyi ama bunu yapabilirler mi?’ Bunlara cevap vermenize bile gerek yok diyorum. Bütün bu fikirler aslında bu hükümeti ayakta tutanların ürünüdür ve ona hak ettiği tokadı verdiğimizde bu cümleleri söyleyenler de nasibini alacaktır. O yüzden endişelenme. Bugün bu toplantı vesilesiyle, işçi sınıfına güven vererek, kaderimizi işçi sınıfının kaderiyle birleştirerek, bu ülkenin kurtuluşunun işçi sınıfının elinde olduğunu ortaya koyarak çok önemli bir şey yaptığımızı bir kez daha görüyoruz. işçi sınıfı. Diyeceksiniz ki: hep politikadan konuşalım, biraz da aşktan konuşalım. Bence asıl mesele bu. Ferhat ve Şirin’i hepimiz tanıyoruz değil mi? Ferhat Şirin’e aşıktır. Ferhat’a “Tamam evlenebilirsin” diyorlar. Evlenmenize izin vereceğiz ama köyümüzün suyu yok. “Şu dağı del ve suyu buraya getir.” Ben işçi sınıfının böyle olduğunu düşünüyorum. İşçi sınıfı çocukları için, ekmek için, ev kirası için, faturayı ödemek için mücadele etmek zorunda ve karşılarına dağ çıkarmış durumda. Artık evimize ekmek götürmek için o dağı delmemiz gerekiyor ve deldiğimiz o dağdan tüm ülkeye özgürlük akacak.”